-
1 buz kesmek
2) (suyu buz kalıbına dökmek, buz kalıbından parça kesmek, buzu kırıp parçalamak) МЫЛ пыупкIын/ пыупщIын, МЫЛ ПЫХЫН/ ПЫХЫКIЫН, МЫЛ КЪУТЭН -
2 buz kesmek
си́льно окочене́ть от хо́лода -
3 buz kesmek
(çok üşümek) лъэшэу чъыIэ лIэн -
4 buz kesmek
to freeze, to feel very cold -
5 buz
buz sEis nt\buz bağlamak vereisen, sich mit einer Eiskruste überziehen\buz gibi eiskalt\buz kesilmek ( buz gibi soğumak) eiskalt werden; ( buz durumuna gelmek) vereisen, zu Eis werden; ( çok üşümek) frieren\buz kesmek eiskalt werden; ( çok üşümek) frieren\buz tutmak vereisen; ( üstünde buz oluşmak) sich mit einer Eiskruste überziehen\buzlar çözüldü das Eis bricht; ( fig) das Eis ist gebrochen -
6 buz
лёд (м)* * *buz bağlamak — покрыва́ться льдом
buz çözümü — а) ледохо́д, вскры́тие реки́; б) та́яние льда
buz tutmak — покрыва́ться льдом, застыва́ть, замерза́ть
••- buz gibi- herif buz gibi hırsız
- buz gibi soğumak
- buz kesilmek
- buz kesmek -
7 buz
1. ice. 2. very cold. -lar çözülmek to have the social atmosphere warm up. - gibi 1. icy, very cold. 2. colloq. in very good condition, clean and fresh, fat and firm (meat). 3. colloq. regular, good and proper. - gibi soğumak /dan/ to lose one´s affection completely (for). - kesilmek 1. to freeze, be frozen. 2. to be stunned. - kesmek to freeze, feel very cold. - parçası ice block. - tabakası sheet of ice. - tutmak/bağlamak to freeze, be covered with ice. - üstüne yazı yazmak to waste one´s time trying something impossible. -
8 يخ کردن
buz kesmek -
9 дрогнуть
üşümek,buz kesmek* * *I несов.; сов. - продро́гнутьIIпродро́гнуть до косте́й — soğuk iliğine işlemek / geçmek
1) ( вздрогнуть) titremek; oynamakсе́рдце у неё дро́гнуло — yüreği oynadı
2) ( поколебаться) yılmakне дро́гнуть — yılmamak
неприя́тель дро́гнул — düşman dayanamayıp çekilmeye başladı
-
10 иззябнуть
сов., разг. -
11 el
кисть (ж) рука́ (ж)* * *I1) рука́, ру́киel sıkmak — пожа́ть ру́ку
el sıkışma — рукопожа́тие
2) ру́чкаkapı eli — дверна́я ру́чка
3) ход ( в некоторых играх)şimdi el bende — сейча́с мой ход
4) счётное слово разhavaya üç el ateş etti — он сде́лал три вы́стрела в во́здух
••elini veren kolunu alamaz — посл. ему́ дай па́лец, он ру́ку отхва́тит
elinle ver ayağınla ara — погов. ему́ дай [в долг] рука́ми, а [обра́тно] проси́ нога́ми
- elde- eldeki- elde mi?- elden- elinde
- elinden- eliyle- el açmak- eline ağır
- ele alınmaz
- ele almak
- eline almak
- el altında
- elinin altında
- el altından
- el atmak
- ele avuca sığmamak
- eli ayağı bağlı
- eli ayağı buz kesilmek
- el ayak çekilmek
- eli ayağı düzgün
- eline ayağına kapanmak
- elini ayağını kesmek
- elini ayağını çekmek
- elini ayağını öpeyim!
- eli ayağı tutmak
- eli ayağı kesilmek
- eli ayağı tutmamak
- eline ayağına üşenmemek
- ele bakmak
- eline bakmak
- el basmak
- eli boş dönmek
- eli boş gelmek
- eli böğründe kalmak
- eli koynunda kalmak
- elini çabuk tutmak
- el çekmek
- elini çekmek
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- el çırpmak
- eli dar
- eli darda
- el değiştirmek
- el değmemiş
- eline doğmak
- eli dursa ayağı durmaz
- eline düşmek
- elden düşürmemek
- eli ekmek tutmak
- elden ele dolaşmak
- elden ele gezmek
- el elden üstün
- el ele vermek
- el ense etmek
- eli ermez gücü etmez
- elini eteğini çekmek
- eline eteğine doğru
- el etek öpmek
- eline eteğine sarılmak
- el etmek
- elde etmek
- elden geçirmek
- ele geçirmek
- ele geçmek
- eline geçmek
- elinden geleni ardına
- elinden geleni arkasına komamak
- elinden geleni bırakmamak
- elden geleni yapmak
- elinden geleni yapmak
- elden gelmek
- elinden gelmek
- elinden gelse...
- elden ne gelir?
- elden gelmemek
- elinden gelmemek
- eli genişlemek
- elde gezmek
- ellerde gezmek
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinden hiç bir şey kurtulmaz
- elinden bir iş çıkmamak
- elinden kaza çıkmak
- elinden bir kaza çıkmak
- elinden iş gelmemek
- elinden bir iş gelmemek
- eli işe yatmak
- elini kalbine koyarak söylemek sürmek
- elini kalbine koyarak düşünmek sürmek
- elini kalbine koyarak hüküm sürmek
- elden kaçırmak
- el kaldırmak
- eli kalem tutmak
- elinde kalmak
- eline kalmak
- elinden kan çıkmak
- elini kana bulamak
- el katmak
- eli kırılmak
- elini kolunu bağlamak
- eli kolu bağlı kalmak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- el koymak
- eli koynunda - elinden hiç bir şey kurtulmamak
- eli kurusun!
- eli olmak
- elinde olmak
- elde olmamak
- elinde olmamak
- elini oynatmak
- eli para görmek
- eline sağlık!
- elinize sağlık!
- elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- eli silâh tutan
- eline su dökemez
- el sürmemek
- eli şakağında
- el tazelemek
- el tutmak
- elinde tutmak
- elinden tutmak
- elle tutulacak tarafı kalmamak
- elle tutulacak yanı kalmamak
- elle tutulur gözle görülür
- el uzatmak
- el üstünde tutmak
- eli varmamak
- eli gitmemek
- el vermek
- ele vermek
- el vurmamak
- eli yatmak
- bu işte eli yok
- eller yukarı!
- bir eli yağda bir eli balda II1) чужо́й, чужа́к2) страна́, крайyabancı ellerde — в чужи́х края́х, на чужби́не
3) наро́д, населе́ние4) пле́мя••elin ağzı torba değil ki büzesin — посл. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
el ile gelen düğün bayram — посл. ≈ на миру́ и смерть красна́
elin derdi ele masal gelir — посл. чужу́ю беду́ рука́ми разведу́
- el kapısında çalışmakel kazanıyla aş kaynatmak — погов. прийти́ на гото́венькое
-
12 contract
n. kontrat, sözleşme, anlaşma, parça başı iş anlaşması, mukavele————————v. kasılmak, daralmak, daraltmak, kasmak; kontrat yapmak, sözleşme yapmak* * *1. sözleşme 2. büzül (v.) 3. sözleşme (n.)* * *1. [kən'trækt] verb1) (to make or become smaller, less, shorter, tighter etc: Metals expand when heated and contract when cooled; `I am' is often contracted to `I'm'; Muscles contract.) büz(ül)mek, kısal(t)mak2) ( to promise legally in writing: They contracted to supply us with cable.) sözleşme yapmak3) (to become infected with (a disease): He contracted malaria.) yakalanmak, kapmak4) (to promise (in marriage).) söz kesmek2. ['kontrækt] noun(a legal written agreement: He has a four-year contract (of employment) with us; The firm won a contract for three new aircraft.) kontrat- contractor -
13 kesilmek
kesilmek pass von kesmek; erschöpft sein; werden zu; Milch usw gerinnen, sauer werden; Mayonnaise verderben; Regen usw aufhören; Wasser nicht mehr fließen; Wind sich legen; fam scharf sein (-e auf A);buz kesilmek zu Eis werden;sapsarı kesilmek leichenblass werden;taş kesilmek versteinern;-den kesilmek nicht mehr haben: iştahtan kesilmek keinen Appetit mehr haben -
14 kesilmek
vidış dünya ile ilişiği kesilmiş olmak von der Außenwelt abgeschnitten sein2) ( gücü kalmamak) keine Kraft mehr habenbirdenbire kesildi plötzlich verließen ihm die Kräftehoşafının yağı \kesilmek ( fig) mit seinem Latein am Ende sein, am Ende seines Lateins sein5) ( olmak) werdenbuz/canavar \kesilmek zu Eis/zur Bestie werdenkıpkırmızı \kesilmek knallrot werden6) vergi kesildikten sonra nach Abzug der Steuern -
15 para
"1. money. 2. (a) para (one fortieth of a kuruş). - alımı fin. collection of money, collecting money. - aslanın ağzında. proverb If you want money, you´ve got to struggle to get it. - babası moneybags. - basımevi mint (where money is coined or printed). - basmak 1. to print or mint money. 2. to lay down a stake (in gambling). -yı bayılmak colloq. to pay out money, shell out money, fork out money. - bozmak to make change, break a coin or note into smaller denominations. - canlısı/gözlü someone who´s excessively fond of money. - cezası law fine. - cüzdanı billfold, wallet. - çantası purse. - çekmek /dan/ 1. to draw money (from a bank). 2. to squeeze some money out of (someone), get (someone) to fork over some money. -ya çevirmek /ı/ to realize (an asset); to sell (something) (for money). - çıkarmak 1. to issue money. 2. colloq. to send a money order. -sını çıkarmak to get back the amount one invested (in the form of profits). -dan çıkmak to have to spend money; to have unexpected expenses. - darlığı econ. deflation. -yla değil very cheap, dirt cheap. -yla değil sırayla. colloq. Money can´t always get you what you want./Your money won´t do you any good here. -yı denize atmak to squander money, throw money down the drain. - dökmek /a/ to spend a lot of money (on); to pour money into. - dönmek for bribes to be given. - etmek to be worth something, be valuable; to be something which will sell. - etmemek 1. to be worth nothing; to be something which won´t sell. 2. to have no effect, be in vain. -nın gümüş olduğunu anlamak to realize that money is not to be thrown around, learn to appreciate the value of money. - ile imanın kimde olduğu bilinmez. proverb You can´t know for sure how much money another person has, just as you can´t know whether or not he is a sincere believer in God. - isteme benden, buz gibi soğurum senden. proverb You don´t like to have much to do with people who are always asking you for money. - kazanmak to earn money. - kesmek 1. to coin money. 2. to make a lot of money. - kırmak to make a lot of money. -ya kıymak to spend money, shell out money, fork out money. - parayı çeker. proverb Money breeds money. -ya para dememek 1. to make a lot of money. 2. to spend money lavishly. 3. to regard an amount of money as ridiculously small. - pul money and assets. -sıyla rezil olmak to pay out money for something that turns out to be completely unsatisfactory, throw money down the drain. - sızdırmak/koparmak /dan/ to squeeze some money out of (someone), get (someone) to fork out some money. -sını sokağa atmak to throw money down the drain. -yı sökülmek slang to have to fork out some money. - şişkinliği econ. inflation. -yı tedavülden kaldırma demonetization, taking money out of circulation. - tutmak 1. to save money; to be thrifty. 2. to cost. -nın üstü change (given when one has paid more than the stated amount). -yı veren düdüğü çalar. proverb The one who pays the piper calls the tune. - vurmak 1. to make money by illegal means. 2. to luck into a lot of money. - yapmak to earn money and save it. - yardımı monetary aid. - yatıran depositor. - yatırmak /a/ 1. to invest (in). 2. to deposit money (in). - yedirmek /a/ to bribe. - yeme accepting bribes. - yemek 1. to spend money freely. 2. to accept a bribe. -nın yüzü sıcaktır. proverb There is something about money that´s very alluring."
См. также в других словарях:
buz kesmek — çok üşümek Beton döşeme bir türlü ısınmak bilmiyordu. Ve akşamlardan sabahlara kadar ayakları, baldırları buz kesiyordu. R. Enis … Çağatay Osmanlı Sözlük
buz — is. 1) Donarak katı duruma gelmiş su Hep kar yağmıştı, her yer buzdu. T. Dursun K 2) sf., mec. Çok soğuk bir etki uyandıran (şey veya kimse) Bu romanın neresini beğendiniz? Buz! Birleşik Sözler buz alanı buzçözer buz dağı buz dansı … Çağatay Osmanlı Sözlük
Liste Swadesh Du Turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste Swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Turc (liste Swadesh) — Liste Swadesh du turc Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
don — 1. is. Hava sıcaklığının sıfırdan aşağı düşmesiyle suların buz tutması Birleşik Sözler don yağı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller don çözülmek don kesmek don tutmak don çekmek 2. is., hlk. 1) Giysi 2) Vücudun belden aşağısına giyilen uzun veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük